Ghost In The Shell Film İncelemesi

Mamoru Oshii imzalı, 1995 yapımı ünlü animasyon filmi uyarlaması olan özel bir birliğin görev gücünün başında yer alan kilit operasyonlardan sorumlu benzersiz insan be robot sentezi olan bir kadının hikayesini konu alıyor. Binbaşı, büyük bir kazadan sağ kalmış bir kadındır. Geçmişi hakkında hiçbir bilgi sahibi olmayan binbaşının tek hatırladığı, bir doktorun ona kurtarıldığını söylediğidir. kazadan sadece beyni kurtarılmıştır, siber-geliştirilmiş insan türünün ilk örneği olması adına yepyeni bir vucüt yapılır, ilk ve tek İnsan-Robot olduğu söylenilir. Terörizm, insanların zihinlerine girip onları kontrol etmeyi de içeren yeni bir boyuta ulaşmıştır ve Binbaşı bu suçlarla mücadele etmektedir. Yeni bir düşmanla yüzleşmeye hazırlanırken kendisine yalan söylendiğini, hayatının kurtarılmadığını, çalındığını öğrenir.
Tamam manga serisinde herkesin bildiği gibi çekik ve büyük gözlü kahramanların oynamasını herkes olmasada bir kısım istiyordu, su götürmez bir gerçek olarak sinemada başarı isteniyorsa, bazı işleri Hollywood ile işbirliğine içinde gerçekleştirilmesi, hem film, hem yapımcı, hemde oyuncular için daha çekici bir hale dönüşebiliyor.
Başrolünde gördüğümüz Scarlet Johanson bana kalırsa gerçekten güzel bir performans sergiliyor, lakin tüm medyada dönen bir efsane ile söze devam etmek istiyorum: “Kabuk tamam, lakin hayalet olmamış.” bu sözü biraz irdeledikten sonra filmi izleyen arkadaşlarımız bilir, ne demek istediğimi anlayacaklardır, şöyle açıklayayım.
Scarlet Johanson gerçekten kaliteli bir oyuncu ve neredeyse 2000’lerin başından beri tanınan ve sevilen bir karakter, Ghost In The Shell’e yakışmışmı? Yakışmış, lakin şu kadarını söylemeliyim, elinden gelen en iyi performansı sergilemesine rağmen hatta kendi açıklamasındada bunu söylüyor, manga serisini okumuş ve tüm hikayeye hakim olarak bu film için heyecanlı olduğunuda belirmişti, lakin bana kalırsa tam anlamıyla başaramamış, bana kalırsa bunun en büyük suçlusu filmin yönetmeni Rupert Sanders, film bize gerçekten çok güzel şeyler anlatmaya çalışıyor, daha doğrusu manganın yapmaya çalıştığı şeyleri bize sunmak istiyor, karakterler arası ilişkiler, en ufak detayları bize sunmak istiyor, sunabiliyormu? Hayır.
Blade Runner ilk çıktığı andan itibaren Cyberpunk’a yeni bir soluk getirmişti, ve birçok filme ve kitaba ilham kaynağı olmuştu, en yakın örneği olan Altered Carbon’un hem kitabında hemde Netflix tarafından yayınlanan dizisinde bunu görebiliriz, uzun uzun binaların üzerine yerleştirilen led reklamlar vb. daha birçok detay aynen Blade Runner filminden uyarlanmıştır,
Aynı şekilde Ghost In The Shell e bakarsak, Cyberpunk yani sibernetik gelecekte geçtiğini görebiliriz, tabiki bu Cyberpunk bir gelecekte çoğu yapım aksiyon ve polisiye üzerine işliyor, Ghost In The Shell’de yine bir bakıma polisiye bir hikayeye sahip, lakin daha öncede dediğim gibi çok farklı kurgusu ve gerçekten bambaşka bir bakış açısıyla bizlere dile getirdiği için, tam bir başyapıt olarak görülüyor, filmi değil mangası. 🙂
Eğer izlemiş olduğumuz filme bir uyarlama olarak bakarsak, tüm hayranlar gibi bende beğenemediğimi söylemeliyim, lakin eğer bir uyarlama olarak değilde bağımsız bir film olarak bakarsanız gerçekten güzel bir film bizleri bekliyor, ufak tefek sahneler dışında efektleri neredeyse inanılmaz bir seviyede.
Filmden ben gibi oldukça büyük bir beklentiniz var ise yerlebir olması çok yakındır, Mangayı okumuş ve animasyon serisiniz izlemişseniz ve beğenmişseniz yine beğenmeyeceksiniz lakin genel bir izleyici olarak, Bilim-Kurgu Cyberpunk-Sibernetik gelecekte geçen eğlenceli bir film izlemek isterseniz kesinlikle beğeneceksiniz.