Film İncelemeleri

The Batman (2022) Film İnceleme

Ah be Warner Bros, her 3-5 yılda bir yeni bir Batman, yeni bir Joker göstermekten ne zaman bıkacaksın? Diye kendimi sorguladığım anlarda Robert Patrickson ın yeni batman olacağı duyuruldu, yanlış hatırlamıyorsam mayıs 2019 gibi.
Evet çoğu sinema sever bu habere tepkiler gösterdi, Edward dan batman mi olur dendi, oyunculuğu kötü dendi, e bunların hepsi önyargıdan işte, tamam kabul bunlara az buçuk bende katılıyordum ama kötü bir film izleyeceğimizi asla düşünmemiştim.

Yıllar geçti setten fotoğraflar çıktı batmanin kostümü ve ortam hakkında ufak detaylar elde etmeye başladık. İnsanlar ısınmaya başladı.
Ve sonunda tarihler 3 Mart 2022’yi gösterdi The Batman sinemaya çıkmıştı.


Öncelikle incelememize hikayeden başlayalım, Bruce Wayne daha yeni tazecik yaklaşık 2 yıldır Batman, tek amacı intikam ve adalet olan bu kara şovalyeye takıntılı bir kişinin cinayeti ile başlıyoruz, vermek istediği bir mesajın olduğu bir karakter, Riddle. Bu cinayetlerin yavaş yavaş ardı gelmeye başlıyor, Batmanimiz ise bu cinayetleri çözmeyi ve ne amaçladığını bulmak istiyor. Aslında bu cinayetleri çözerken anlayabiliyoruz ki evet sinemadada dedektiflik yapan bir batman izleyeceğiz sonunda! İlerleyen kısıölarda Batman’in vermiş olduğu kararların sebeplerini bu yolda yapmış olduğu hanlışları seyrettiriyor Matt Reeves bize, çünkü dediğim gibi daha tam oturmuş bir batman yok karşımızda, o süslü püslü kıyafetlerin içinde gözlerinden ışık saçan batmanin elinde kriptonik ile o ismi nereden biliyosun anamın adı marthaaa! Derken izlemiyoruz. Aa tamam neyse konumuza dönelim.


Gerçekçi bir Batman izlemek gerçekten insana çok iyi hissettiriyor.
Konudan sapmıyor, yardımcı karakterleri iyi işlemiş, ayrıca Penguin çok sağlamdı
Dikkatimi çeken ilk şey elbetteki filmde Bruce Wayne den çok gerçekten Batman’i izliyoruz, daha önce bu ladar fazla Batman izlediğimizi hatırlamıyorum gerçekten.
Bilirsiniz süperkahraman filmlerindee başrol olan kişinin yüzü daha çok gözüksün diye genelde kostümün içinde daha az görürüz karakteri ama tamda burada filmin yönetmeni Matt Reeves’i takdir etmek istiyorum, film adının hakkını gerçekten veriyor. The Batman.
Hadi biraz Gotham şehrini konuşalım, Gotham gerçekten pis bir şehir her türlü yasadışı olayın döndüğü, sokaklarda cinayetlerin işlendiği, sürekli yağmur yağan ve kasvetin eksik olmadığı bir yer, Gothamı Christopher Nolanın üçlemesindede, dizisindede Zack Snyderin filmlerinde de gördük, ama bizim gördüğümüz şey gerçekten Gotham değilmiş onu fark ettim, Matt Reeves ciddi bir emek harcayarak Gotham’ın nasıl bir yer olduğunu” alın lan size asıl Gotham burası” dermiş gibi önümüze sermiş, filmi izlerken gerçekten daraldığım ve bunaldığım çok an oldu.

Filmin sinematografisine gelecek olursak bu kadar iyi bir sanat tarzı benimseyeceğini asla düşünmemiştim, sinematgrafi anlamı da en iyi diyebileceğim bir diğer Batman filmi olan dark knight rises filminin baya baya üzerine çıkıyor.
Üzgünüm Christopher Nolanama bu böyle

Müzikler ise o kasvetli havayı bıram buram hissetmemize çok yardımcı oluyor müzikler efsane!

The Batman ile ilgili eleştirilerime gelecek olursak takip etmesi bir hayli zor bir film olduğunu söylemeliyim, “girip kafa dağıtayım iki dövüş izleyeyim ” diyenler için değil bu film. Ayrıca ikinci yarıdan sonra film biraz saia sola yalpalamaya başlıyor yine hikaye odağını kaybetmiyor belki ama zodiac tarzı bilmecelerle işi bitince filmin biraz töezliyor ve tempoyu tutturamıyor, son 30 dakika geçmiyor biraz sıkılabilirsiniz.

Toşarkayacak olursak, beyin açan, yıllardır görmek istediğimiz dedektiflik yapan batmani bizim ayaşımıza seriyor. Müzikler efsane, sinematografisine zaten asla kimse laf edemez, Robert Patrickson harika bir batman, gitmemek için bir sebep var mı? Bence yok!
Hepinize iyi seyirler dostlarım!

cemaliche

Marvel ve DC Hayranı, kim vurduya gittim gelicem.

İlgili Makaleler

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu